İçsel Fırtına,Kabul Etmek ve Özgürleşmek-Psikolog Çisem Güleryüz

İçsel Fırtına,Kabul Etmek ve Özgürleşmek-Psikolog Çisem Güleryüz

İçsel Fırtına

Kabul Etmek ve Özgürleşmek

Dinleme önerisi : Şebnem Ferah - Benim Adım Orman 

Hayat, duygusal dalgalarla yüzleşmekten geçer. Bazen bu dalgalar derinleşir, rüzgar sertleşir ve bir fırtınaya dönüşür. Dalgalar, tıpkı içsel duygularımız gibi büyür ve yoğunlaşır.Toplum olarak, bu fırtınaların çözümünü dalgaları görmezden gelmekte ararız. Fakat, duyguları bastırmak, rüzgarı yok saymaya çalışmak kadar yanıltıcıdır. Çünkü duygularımızı görmezden gelerek, onların zararlarından kaçamayız; aksine, bastırılan her duygu daha derin bir fırtınaya yol açar. Duyguları kontrol etmenin, yönlendirmenin hatta bastırmanın gerektiğine dair derin bir inanç taşırız. Ama bu yaklaşımın uzun vadede ruhsal çöküşe neden olabileceğini fark etmeden, duygusal baskıyı kabul ederiz. Psikodinamik bir bakış açısıyla, duyguları bastırmanın yol açacağı zararları anlamak, içsel özgürlüğümüzü kazanmak ve sağlıklı bir psikolojik gelişim için çok önemlidir.

Gustav Jung’un dediği gibi, “Bastırılmış her duygu, bilinçdışında bir yara bırakır.” Bu derin anlamı üzerinde düşünmek, bastırılmış duyguların, yüzeye çıkamadıkları için daha derin, daha yıkıcı bir şekilde kendini gösterdiğini fark etmeye başlamamıza yardımcı olur. Duygularımız sadece içsel tepkiler değil; onlar aynı zamanda kimliğimizin, ruhsal sağlığımızın ve içsel evrimimizin ipuçlarını sunar. Bir duyguyu hissetmek, onunla yüzleşmek, ona tanıklık etmek, ruhsal bütünlüğümüzün korunması için bir gerekliliktir. Ne var ki, duygularımızı kontrol etmeye çalışmak, onları yok saymak, sadece içsel huzursuzluğumuzu daha derinlere itmekten başka bir işe yaramaz.

Duygular, tıpkı bir medcezir gibi, her hareketin bir izini bırakır. Onları bastırmak, yalnızca o yansımanın daha karmaşık ve derin bir şekilde dışa vurmasına neden olur.Bu duygular bilinçdışında birikir ve zamanla, kişiyi ruhsal bir yabancılaşma sürecine sokar. İçsel çatışmalar büyürken, kişi dış dünyaya karşı daha duyarsızlaşır. Bir duyguyu reddetmek, onu yok saymak, sonuçta daha büyük bir kayıp ve bilinçdışı boşlukla karşılaşmamıza yol açar.

Duygularımızı kontrol etmemiz gerektiği yönündeki toplumsal baskılar, bizi ruhsal doğamızdan uzaklaştırır. Ancak, bu kaçış bizi özgürleştirmez; aksine, daha büyük içsel boşlukları tetikler. Duygular, bir nehir gibi akar; onları engellemeye çalıştıkça, başka bir noktada patlamalarına neden oluruz. Gerçek özgürlük, duygularımızı anlamaktan, onları kabul etmekten, onların mesajlarını dinlemekten geçer. Duyguları kontrol etmek yerine, onlarla barış içinde yaşamak, ruhsal sağlığımızı ve içsel dengeyi sağlamak için en doğru yoldur.

Duygularla Barış İçinde Yaşamak: Bir Yolculuk

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) gibi yaklaşımlar, duygularla farklı bir ilişki kurma konusunda yardımcı olabilir. Duyguları kontrol etmek yerine, onları anlamak ve kabul etmek, sağlıklı bir zihinsel ve duygusal dengeyi sürdürebilmek adına önemli bir beceridir. ACT’de sıkça kullanılan metaforlar, duygulara mesafeli bir bakış açısı kazandırmak adına etkili bir araçtır.

1.      Duygularınızı Bulutlar Gibi Hayal Edin
ACT’de duygularımız, gökyüzündeki bulutlar gibi kabul edilir. Bulutlar gelir ve geçer; duygular da aynı şekilde geçici ve değişkendir. Bir duygu, tıpkı bir bulut gibi, yaşamımızda gelip geçebilir. Bu bakış açısı, duyguları sabit ve kalıcı değil, doğal bir akışın parçası olarak görmemize yardımcı olur. Duyguların bulutlar gibi gelip geçmesine izin vererek, onları yönetmek yerine anlamayı öğrenebiliriz.

2.      Duygularınızı Tren Geçidi Gibi Görün
Bir diğer etkili metafor ise duyguları bir tren geçidi gibi hayal etmektir. Trenler gelir, durur ve sonunda geçerler. Duygular da bu şekilde gelir ve geçer. Bu metafor, duygusal yoğunluğun arttığı anlarda, duyguların geçici olduğunu hatırlatır ve duygularla barış içinde yaşamamıza olanak tanır. Bu kabul süreci, duygularımızı kontrol etmektense, onları doğru bir şekilde anlamamıza yardımcı olur.

Duygularla Barış İçinde Yaşamak: Duyguları Kabullenmek

Duygularımızla barış içinde yaşamak, onları kontrol etmekten farklıdır. Duygular, bize karşılanmamış ihtiyaçlarımızı, yaşamımızdaki değerlerimizi ve kişisel sınırlarımızı gösteren önemli işaretlerdir. Bu işaretleri anlamak, duygusal sağlığımızı destekler ve psikolojik bütünlüğümüzü sağlar.

Bizi rahatsız eden duygular, birer elçi gibidir; onlar, hayatımızdaki eksikliklere, yetersizliklere, karşılanmamış ihtiyaçlarımıza dair bize mesajlar iletir. Duygulara karşı gösterdiğimiz tutum, bu mesajları nasıl algıladığımıza, nasıl yanıt verdiğimize karar verir. Eğer duygularımıza değer vermez, onlara saygı göstermez ve onları bastırırsak, bu yalnızca içsel çatışmaların artmasına neden olur.

Örneğin, öfke duygusu, bastırılmaya çalışıldığında daha büyük bir sorun haline gelebilir. Öfke, engellenmiş bir ihtiyacın ya da bir sınırın ihlalinin işaretidir. Aynı şekilde, kaygı da bizi potansiyel tehlikelere karşı uyarır ve çözüm arayışına sevk eder. Üzüntü, hayatın geçici doğasına dair bir hatırlatmadır. Suçluluk, sorumluluklarımızı yerine getirme konusunda bir uyarıdır. Her bir duygunun kendine özgü bir mesajı vardır ve bu mesajları anlamak, ruhsal sağlığımızı güçlendirebilir.

Duygular, ruhunuzun derinliklerinden yükselen bir melodi gibidir. Eğer onları susturursanız, o melodi kaybolur ve geriye sadece bir boşluk kalır. Ama eğer duyguları kabul eder, onları anlamaya çalışırsanız, o melodi bir senfoniye dönüşebilir; her notası, her duygusu bir anlam taşır. İşte özgürlük burada yatıyor: Onları susturmak yerine, duygularınızla dans etmek, onların ritmine ayak uydurmak. Her duygu bir öğretmendir; öfke, kaygı, üzüntü—bunlar yol göstericilerdir. Onları bastırmak, sadece sizi ruhsal bir körlük içinde tutar. Oysa duygularınızın ışığında yürümek, karanlık yolları aydınlatmak gibidir.

Duyguların hikâyelerine kulak verin. Çünkü ancak o zaman, ruhsal özgürlüğünüzü bulabilirsiniz. Ve unutmayın: Duygularınız sizin elçinizdir. Onların mesajlarına saygı gösterdiğinizde, kendi içsel gücünüzü keşfedeceksiniz.

Psk. Çisem Güleryüz

Hakkımda

Merhaba, ben Çisem. Lisans eğitimimi Kadir Has Üniversitesi'nde İngilizce Psikoloji bölümüyle tamamladıktan sonra, İstanbul Ün..